
Evvel zaman içinde, kelâmın ve hitabetin kıymetle tartıldığı devirlerde kaleme alınmış nice hikmetli menkıbelerden biri olan “Karga ile Tilki” kıssası, yalnızca çocuklara değil, her yaştan insana ders niteliğinde bir ibret levhası sunar.
Bu kısa lakin fevkalade manidar hikâyede; bir parça peynire olan iştihasını perdeleyen kurnaz bir tilkinin, meth ü senâ ile karganın gönlünü avlaması, lafazanlıkla elde ettiği menfaati ve ardından gelen pişmanlık, ince bir hiciv ile anlatılır.
Tilkinin medh ü övgülerle kargayı gaflet uykusuna yatırması, sözün gücünü ve dalkavukluğun inceliklerini bir kez daha gözler önüne sererken; karganın düştüğü hâl, nefse hâkim olamayan her ferdin düşebileceği vartayı temsil eder.
Bu ibretlik hikâyeye göz atarken, hem dilin zarafetinde kaybolacak, hem de söze aldanmanın neticesinde doğacak hasarları tefekkür edeceksiniz.
Bir karganın bir ağacın üzerine konmuş ve gagasında yemek üzere bir parça peynir tutmuş olduğunu gören bir tilki peynire olan iştihasına galebe çalamayarak hemen mezkur ağacın altına geldi ve söze başlayarak:
“Barekallah ne hoş likanız ve ne kadar güzel edanız var! Doğrusu o tüyleriniz ve çehrenizdeki letafet, etvar ve harekâtınızdaki nezaket bendenizi size meftun eyledi. Eğer nağmeniz de böyle letafet ve zarafetinize mütenasip ise ism-i şerif ve cisminiz yok olan Anka, siz olduğunuzu tasdik ve itiraf edeceğim!” dedi. Böylece iltifât tilkinin kendisini niyet ve mahzûziyetini mucip olmakla biraz nağmesaz olmak üzere ağzını açar açmaz gagasındaki peynir yere düşer ve tilki ise hemen bunu yerden kapıp evvelce yiyerek ve ba’de kargaya dönerek:
“Ey benim gönlü saf olan efendiğim! Şu hâlet malumunuz olsun ki: Meth ü sena yolu ve dalkavuk usulü müdahanelerimin semeresiyile sizi aldattım ve gaganızda tuttuğunuz peyniri yere düşürüp teskin-i iştiha eyledim.” der. Ve kargayı kahkaha-i-istihzaya alarak savuştur gider. Bunun üzerine biçare karga tilkinin hilesini anlayıp uçâr-ı infial ve hicap olur ve ba’dezin ihtiyatı elden bırakmaz.
Ali Nazîma / Hazine-i Kıraat


