Bir Ruhun Döngüsü: Mo Yan’ın Yaşam ve Ölüm Yorgunu Üzerine

“İnsanlar adalet arar ama çoğu zaman aradıkları şeyin neye benzediğini bile bilmezler. Bazen bir eşek olsam, bu karmaşadan kurtulurum diye düşünmeden edemem.”
— Mo Yan, Yaşam ve Ölüm Yorgunu

Dünya ticaret savaşlarının adeta roman karakterleri gibi yöneticiler tarafından sabah akşam vergi yüzdesi değiştirmek suretiyle devam eden bir bilek güreşini izleyen bizler, bir elin yenilmeye ramak kalıyor gibiyken tekrar doğrulduğunu bir diğerinin tam yenmek üzereyken geriye ittirildiğini seyrediyormuş gibi olduğumuz şu güzide günlerde tüm bu olayları bir kenara bırakıp kameralarımızı Çin’li bir yazara çeviriyoruz.

Bir kitabın ilk cümlesi bazen tüm hikâyeyi özetleyebilir. Mo Yan’ın Yaşam ve Ölüm Yorgunu romanı da tam olarak böyle bir kitap. Daha ilk sayfalardan itibaren insanı tuhaf bir döngünün içine çeken, bazen güldüren bazen yoran ama hep düşündüren bir hikâyeyle karşı karşıyayız.

Hikâyeye Nereden Girsek?
Her şey 1950’lerde Çin’de başlıyor. Ximen Nao adında bir toprak sahibi, haksız yere “sömürücü” ilan edilip idam ediliyor. Ama hikâyenin güzelliği burada başlıyor çünkü Ximen Nao ölmüyor — ya da diyelim ki, sadece bir kere ölüyor. Onun yolculuğu, ölümden sonra da sürüyor. Cehenneme gönderiliyor ama orada da haksızlığa uğradığını savununca, yeniden doğmasına izin veriliyor — ilk olarak bir eşek olarak!

Ve böyle başlıyor yeniden doğuşlar: eşek, öküz, domuz, köpek, maymun… derken tekrar insan. Her yaşam bir dönemi temsil ediyor; Çin’in toplumsal, politik ve kültürel dönüşümünü bir hayvanın gözünden izlemek ne kadar tuhaf gelse de, Mo Yan’ın kaleminde bu çok doğal bir hâl alıyor.

Neden Etkileyici?
Mo Yan’ın yazım tarzı alışılmışın dışında. Bir yandan çok gerçekçi, diğer yandan tam anlamıyla masalsı. Kitabı okurken bir yandan Çin’in yakın tarihine dair bilgi ediniyorsunuz, diğer yandan “acaba insan olmak gerçekten böyle bir şey mi?” diye içinizden geçiriyorsunuz.

Romanın anlatıcısı bazen bir eşek oluyor, bazen bir yazar… Bazen de anlatıcının kendisiyle dalga geçiliyor. Bu çok katmanlı anlatım, kitabı daha da zenginleştiriyor.

Düşündüren Temalar
Adaletin anlamı: Haksız yere öldürülmekle başlayan bir arayış. Adalet gerçekten nedir?

Reenkarnasyon: Farklı bedenlerde yaşam, aynı ruhla yol almak.

İnsan doğası: Hayvanken daha mı insandık, insanken daha mı hayvaniyiz?

Toplumun dönüşümü: Bir ülkenin sistemler arasında nasıl savrulduğunu, bireylerin omuzlarında hissediyorsunuz.

Kimler Okumalı?
Gabriel Garcia Marquez, Bulgakov ya da Kafka gibi yazarları seviyorsan, bu kitap senin için bir cevher olabilir.
Çin kültürünü, tarihi ya da farklı anlatı biçimlerini merak edenler için birebir.
Hayatın döngüselliği, ölüm ve yeniden doğuş gibi konular seni içine çekiyorsa bu kitapla bir bağ kurman kaçınılmaz.


Bir insanın hayvan olarak yeniden doğması fikri ilk başta absürt gelebilir. Ama sayfalar ilerledikçe şunu fark ediyorsun: Mo Yan, sadece bir adamın değil, hepimizin hikâyesini anlatıyor. Ne kadar yaşarsak yaşayalım, bazen gerçekten “yaşam ve ölüm yorgunu” oluyoruz. Belki de hepimiz, içimizde bir eşeği, bir köpeği, bir insanı taşıyoruz.

Okumaya değer mi? Kesinlikle.
Ruhunu sarsmak, zihnini uyandırmak istiyorsan bu kitap tam sana göre.

Unutmadan kitap 933 sayfa, yazarın kitabı 43 günde yazdığı söyleniyor ama kamera kaydı mı var nereden bileceğiz, dediğinizi duyar gibiyim.

Başkan Mao Zedong’un Nixon’u iple ciltlenmiş kitaplarla dolu çalışma odasında ağırladığını ve tercümanlar dışında odada bizim diplomatlardan Zhou Enlai ve Amerikalı diplomatlardan Henry Kissinger’ın bulunduğunu da biliyorum. Mao Zedong, “Son seçimlerde sana oy verdim!” demiş Nixon’a şakayla karışık. “O zaman iki şeytandan daha az kötü olanı seçmişsiniz!” demiş Nixon da şakayla karışık. Amerikalı astronotların Apollo 17 adlı uzay mekiğiyle aya iniş yaptıklarını da biliyorum, astronotlar ayda keşif gezisi yapıp bir sürü taş örneği toplamışlar, aya bir Amerikan bayrağı diktikten sonra bir güzel de işemişler, ayda çok az yerçekimi olduğundan idrarları kiraz taneleri gibi süzülmüş havada. Amerikan uçaklarının Vietnam’ı bombalayarak onları bir gecede Taş Devri’ne geri döndürdüklerini de biliyorum. Çin’in İlgiltere’ye Zhi Zhi adında bir panda hediye ettiğini de biliyorum, 4 Mayıs 1972’de on beş yaşındayken hastalıktan dolayı Londra Hayvanat Bahçesi’nde ölmüş.

Review Your Cart
0
Add Coupon Code
Subtotal

 
Scroll to Top